Amino Asitler

Egzersizler anatomi kas gelişimi vesaire.

Moderatör: murat tahan

Yüksel Bayram
VIP
VIP
Mesajlar: 4701
Kayıt: Mayıs 21st 2009, 14:46
Konum: Ankara/Çubuk

Amino Asitler

Mesajgönderen Yüksel Bayram » Aralık 3rd 2012, 19:39

Amino asitler proteinlerin yapıtaşlarıdır. Proteinler ise vücudumuzdaki
dokuların yapımında ve tamirinde kullanılırlar. Beyinde sinir
hücrelerinin birbirleriyle, beynin diğer dokularla iletişimini sağlayan
nörotransmiterlerin yapımında, vücudumuzdaki fonksiyonları
yöneten hormonların üretiminde kullanılırlar. Sağlıklı bir hayat
sürmek için amino asitlerin gerektiği kadar alınması şarttır.

Vücuda ihtiyacı olan amino asitler sağlanamazsa ruhsal ve fiziksel
hastalıklar ortaya çıkabilir. Amerikalı bir psikoloji profösörü insanların
sağlıklı olarak beslenmeleri ve ihtiyaçları olan amino asitleri tam
olarak almaları halinde psikolojik rahatsızlıkların % 80′inin ortadan
kalkacağını iddia ediyor.

Amino asitler, gerekli amino asitler ve gereksiz amino asitler olmak
üzere ikiye ayrılır. Vücudumuzda üretilen amino asitler dışarıdan
alınmalarına gerek olmadığından gereksiz amino asitler diye
adlandırılır. Vücutta üretilemeyen, diyet yoluyla alınması şart olan
amino asitlere gerekli amino asitler denir.

Amino asitler kaç çeşittir?
Kaynakları nelerdir?
Eksikliklerinde ne gibi sorunlar oluşur?
Vücudumuzda hangi fonksiyonlarda görev alırlar?



AlaninAlanin ya da L-alanin vücutta basit şeker glukozun enerjiye
çevrilmesinde,karaciğerden zehirli maddelerin atılmasında rol oynar.

Alanin yoğun egzersiz esnasında vücudun kaslardaki proteini enerjiye
dönüştürmesini engelleyerek,hücrelerin zarar görmekten korur.

Alanin döngüsü denilen bir dizi kimyasal işlem vasıtasıyla,vücutta nitrojen
ve glukoz dengesini sağlamakla görevlidir.

Alanin döngüsü esnasında hücrelerde ya da dokularda bulunan fazla
amino asitler, glukozun parçalanmasıyla oluşturulan piruvat adlı alıcı
moleküllere gönderilir. Piruvat alanine dönüştürülür ve karaciğere
gönderilir.

Karaciğer alaninden nitrojeni ayırır ve bir kısmını ileride glukoz
üretmek için tekrar piruvata dönüştürür.Fazla nitrojen üreye
dönüştürülüp idrarla dışarı atılır.

Glukoz-piruvat-alanin-piruvat-glukoz döngüsü ile hücre sağlığı için
gerekli enerji sağlanmış olur.

Alanin, glukoz seviyesi ve enerji üretimi açısından anahtar role
sahiptir. Epstein-Barr virüsü ve kronik halsizlik yüksek alanin ile
düşük tirosin ve fenilalanin seviyeleriyle ilişkilidir.

Alanin kan şekeri seviyesini düzenlemeye yardımcı olabilir. İnsüline
bağlı şeker hastalarında oral yolla L-alanin alımının geceleri kan
şekeri düşmesini etkili biçimde engellediği görülmüştür.

Alanin gerekli bir amino asit değildir yani dışardan takviyesine lüzum
olmadan vücut tarafından üretilebilmektedir.

Fakat bütün amino asitler eğer vücut tarafından üretimini engelleyen
bir durum varsa gerekli amino asit olabilirler.

Diyetlerinde protein miktarı az olanlar,yeme bozuklukları olanlar,
karaciğer rahatsızlıkları,diyabet veya üre döngü bozukluklarına
sebep olan genetik özellikler alanin takviyesi alınmasını gerektirebilir.

Düşük kan şekeri,diyabet,hepatit rahatsızlıklarında alanin seviyesinin
düşük olduğu tespit edilmiştir.Fakat alanin azlığının bu hastalıkların
sebebi mi yoksa sonucu mu olduğu konusunda henüz bir netlik yok.

Vücudun B vitaminlerini özellikle B5 ve B6 vitaminlerini kullanabilmesi
için alanine ihtiyacı vardır.

Prostat bezindeki sıvı alanin içerdiğinden,bu amino asitin iyi huylu
prostat büyümesinin tedavisinde kullanılabileceği düşünülmektedir.

Bir çalışmada prostat hastalarına 2 hafta boyunca 780 mg alanin,
glisin ve glutamik asit sonraki 2 hafta boyunca aynı amino asitlerden
390 mg verilmiş ve belirgin iyileşme kaydedilmiştir.

Alanin kaynakları kırmızı ve bayaz et,yumurta,süt ve süt ürünleridir.
Avokado gibi proteince zengin meyvelerde de bulunur.

Piyasada alanin takviyeleri de mevcuttur.Yalnız takviye kullanırken
dikkat edilmelidir. Amino asit fazlalığı vücuttaki nitrojen dengesini
bozabilir, bu da karaciğer ve böbreklerde rahatsızlık oluşturabilir.
Bir uzmana danışmadan kullanılmamalıdır.

Arjinin

Arjinin ya da L-arjinin karaciğer,cilt,eklemler,kas sağlığı,bağışıklık
sistemi, hormon üretimi,erkek doğurganlığı ve kan şekerinin
dengelenmesi için gerekli bir amino asittir.

Ayrıca arjinin dolaşımı düzenleyerek iktidarsızlık ve kalp hastalıkları
gibi sorunların tedavisinde etkilidir.

Arjinin yarı-gerekli yani bazen takviye olarak alınması gerekebilen
bir amino asit olarak kabul edilmektedir.

Yeni doğan bebekler kendi arjinilerini üretemezler, bebekliğin ilk bir
kaç ayında gerekli amino asit kabul edilir.

Arjinin T hücrelerinin sayısını artırarak bağışıklık sistemini
kuvvetlendirir.

Son çalışmalar arjinin, AİDS, kanser ve diğer zayıf bağışıklık sistemiyle
ilişkili hastalıkların tedavisinde kullanılması üzerine odaklanmıştır.

Arjinin karaciğerin amonyak gibi zehirli maddeleri vücuttan atmasında
görev alır. Üre yapımı için gereklidir.

Arjininin büyük kısmı ciltte bulunur, bağ dokusunun özellikle kasların
sağlığı için çok gereklidir.

Arjinin vücutta, enerji üretimi ve kas yapımı için gerekli bir protein olan
kreatin ve kas metabolizmasında önemli bir kimyasal olan nitrojenin
kullanılmasında rol alır.

Çalışmalar arjininin vücuttaki yağ miktarını azalttığını ve kilo vermeyi
hızlandırdığını göstermiştir.

Aynı zamanda hasarlı dokuların tamirinde ve iyileşmesinde de etkilidir.
Atletler ve eklem iltihabı rahatsızlığı olanlar için faydalı olabilir.

Arjinin çeşitli hormonların üretiminde yer alır. Pankreası insülin salgılaması
için uyarır, hipofiz hormonu,vazopresin yapımında kullanılır, büyüme
hormonunun üretimini düzenler.

Bazı araştırmacılara göre cinsel gelişimin gecikmesi arjinin yetersizliğiyle
ilgilidir..

Kısırlık tedavisinde yardımcı olabileceği düşünülüyor. Normal bir erkeğin
meni sıvısında bol miktarda arjinin vardır. Arjinin sperm hareketliliğini de
artırır.

Arjinin damarların genişlemesini sağlayan nitrik asit kimyasalının üretimi
için de gereklidir.

Çalışmalar arjininin anjin, damar tıkanıklığı, kalp damar hastalıkları,
intermittan klodikasyon, kadın ve erkek iktidarsızlığı, migren gibi
sorunların tedavisinde kullanılabileceğini gösteriyor.

Arjinin kaynakları: Vücut ihtiyacı olan arjinini ürettiğinden normal
insanların takviye kullanmalarıne gerek yok. Keçiboynuzu, çukolata,
hindistan cevizi, süt ve süt ürünleri, jelatin, et, yulaf, yer fıstığı, soya
fasulyesi, ceviz, buğday ve buğday tohumu bol miktarda arjinin içerir.

Yanık tedavisi görenler, diyalize girenler, üre sorunları olanlar, kilo
vermek, kas geliştirmek ya da bağışıklık sistemini güçlendirmek
isteyenler için arjinin takviyesi gerekli olabilir. Günde 2-3 gr arjinin
takviyesi yeterlidir. Kalp damar tıkanıklıkları üzerinde arjininin
etksini araştıran klinik deneylerde deneklere günde 15 grama
kadar verilmiştir.

Uzun dönem kullanılması tavsiye edilmez. Cildi kalınlaştırabilir nitrojen
dengesini bozabilir.

Böbrek ve karaciğer sorunları olanlar bir uzmana danışmadan
kullanmamalılar.

Lisin ilacının, NSAİD türü ilaçların,bazı diüretik ilaçların etkisini azaltabilir.

Şizofren hastaları, deri rahatsızlıkları olanlar olanlar kullanmamalıdır,
durumu daha da kötüleştirebilir.

Aspartik Asit

Aspartik asit ya da L-aspartat metabolizmayı kuvvetlendirmek,
halsizlik ve depresyonu tadavi etmek için kullanılır. Asparjin, arjinin,
lisin, metionin, treonin ve izolösin gibi amino asitlerin ve bazı
biyokimyasalların sentezisırasında sitrik asit döngüsünde önemli rol
oynar.

Hücresel enerji üretimindeki önemli rolü nedeniyle kronik halsizliğin
tedavisinde kullanılır. Aspartik asit, nikotinamid adenin dinükleotid
(NADH) koenzimini hücre içerisinden mitekondriye taşır. Bu
molekülden mitekondride hücresel aktiviteler için gerekli olan hücre
yakıtı diyebileceğimiz adenozin trifosfat (ATP) üretilir.

Hücrede ne kadar NADH varsa o kadar kimyasal yakıt, dolayısıyla
gün boyu ihtiyacımız olan enerji üretilir. Bazı çalışmalar aspartik
asitin dayanıklılığı artırdığını göstermiştir.

Aspartik asit sağlıklı RNA ve DNA yapımı için gerekli minerallerin
hücreye taşınmasına yardım eder. İmmunoglobin ve antikor
üretimini artırarak bağışıklık sistemini güçlendirir.

Aspartik asit beyindeki NADH konsatrasyonunu yükselterek, normal
beyin fonksiyonları için gerekli nörotransmiter ve diğer kimyasalların
üretimini artırır.

Hücrelerden beyin, karaciğer ve sinir sistemi için son derce tehlikeli
amonyak gibi zehirli atıkların atılmasında görev alır.

Kaynakları: Aspartik asit vücut tarafından üretilebilen aminoasitlerdendir.
Süt ve süt ürünleri,kırmızı ve bayaz et ve tatlandırıcılarda bulunur.
Tatlandırıcılar aspartik asit ve diğer bir aminoasit olan fenilalaninden
üretilir.

Protein açısından zayıf diyetle beslenen veya yeme bozuklukları olanlarda
aspartik asit ve diğer amino asitlerin eksikliği oluşabilir. Bu durum halsizlik
ve depresyona sebep olabilir.

GABA (Gamma-aminobutirik asit)Gamma-aminobutrik asit vücutta doğal olarak üretilebilen bir amino
asittir. Merkezi sinir sisteminde stresle ilgili mesajların alıcılara
ulaşmasını engelleyerek beyin fonksiyonlarının normal olarak
çalışmasına yardımcı olur.

GABA anksiyete, stres, cinsel isteksizlik ve hiper tansiyon
tedavisinde kullanılabilir. Vücutta diğer bir amino asit olan
glutamik asitten üretilir.

GABA vücutta sakinleştirici etki yapar.

GABA stresle ilgili mesajların alıcılara ulaşmasını engellediğinden
beyindeki motor hücrelerinin aşırı uyarılmasıyla ilişkili sara ve
dikkat eksikliği gibi sorunlarda yardımcı olabilir.

Araştırmalar alkol yoksunluğu duygusunu hafiflettiğinden alkolizmin
tedavisinde kullanılabileceğini gösteriyor.

GABA nın cinsellik hormonlarını dengeleyici özelliği vardır. Prostat
bezi büyümesi rahatsızlığı olanlar GABA dan faydalanabilirler.

Bazı çalışmalar GABA nın kas kütlesinde artış ve yağ miktarında
azalma sağlayan büyüme hormonunu artırdığını göstermiştir.

GABA nın günlük dozu 3-5 gr arasıdır. Yüksek dozlarda GABA,
tam ters etki yapıp anksiyeteye neden olabilir nöbetli hastalıklarda
nöbete neden olabilir.

Glisin
Glisin vücutta üretilebilen amino asitlerden biridir. Kas dokusunun
oluşturulmasında ve glukozun enerjiye dönüştürülmesinde görevlidir.
Sağlıklı sinir ve sindirim sistemi için gereklidir. Son çalışmalar bazı
kanser türlerine karşı antioksidanlarla beraber koruma sağladığını
göstermiştir.
Glisin vücutta DNA ve RNA iplikçiklerinin yapımında kullanılır.
Vücutta kas yapımında görevli olna kreatinin düzeyini yükselterek,
kas yıkımını önler.

Glisin sadece kaslarda değil ciltte ve bağ dokularda da yüksek
oranda bulunur.

Ciltte ve bağ dokularda bulunan kollagenin 3 te 1 i glisinden oluşur.

Glisin olmadan vücut hasarlı dokuları tamir edemez, cilt sıkılığını
kaybeder, yaralar iyileşmez.

Glisin glukogenik amino asittir yani vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi
glukozdan sağlamasına yardım eder.

Kan şeker düzeyini düzenlemeye yardımcı olur. Glisin takviyesi
halsizlik, bitkinlik, kansızlık, kan şekeri düşüklüğü gibi sorunlarda
faydalı olabilir.

Glisin sağlıklı bir sindirim sistemi için gereklidir. Yağların sindiriminde
kullanılan safra asitinin sentezinin düzenlenmesine yardım eder.

Merkezi sinir sistemi için gereklidir. Son araştırmalar glisinin nöbetli
hastalıklarda nöbetin başlamasını sağlayan, hiper aktivite ve manik
depresyona neden olan nörotransmiterlerin engellenmesine yardımcı
olduğunu göstermiştir.

Glisin gerektiğinde bir diğer amino asit olan serin nörotransmiterine dönüştürülebildiğinden şizofren tedavisinde etkili olabilir.

Tedaviye yanıt vermeyen şizofren hastaları üzerinde yapılan bir çalışmada,
hastalara kullandıkları antipisikotik ilaçlara ilave olarak günlük 40-90 gr
arası (vücut ağırlığının her bir kilogramı için 0.8 gr) glisin amino asiti
verilmiş ve semptomların belirgin bir şekilde azaldığı görülmüş. Glisinin
şizofren hastalığına etkileri üzerine yapılan araştırmalar devam ediyor.

Araştırmalar glisinin uyuma bozuklukları, şizofren, Parkinson, Huntington
hastalıkları, jetleg ve sürmenaj nedeniyle hafıza kaybı yaşayanlarda
hafızanın toparlanmasına yardım ettiğini göstermiştir.

Glisin üzerinde devam eden bazı araştırmalar glisinin kanserli hücrelerin
gelişmesini engellemeye yardım ettiğini ve kanser tedavisinde
kullanılabileceğini gösteriyor.

Fareler üzerinde yapılan deneylerde glisinin tümör hücrelerinin kan
ihtiyaçlarını sağlayan anjiyogenez işlemini durdurarak tümör büyümesini
engellediği görülmüştür.

Glisin prostat sağlığı için de önemlidir. Bir çalışma prostat bezi
büyümesinin semptomlarını azalttığı görülmüştür.

Kaynakları: Et, balık, fasulye, süt, peynir gibi yüksek protein içerikli
yiyecekler en zengin glisin kaynaklarıdır, takviye olarak da mevcuttur.
Glisin takviyesi kullananlar tarafından herhangi bir toksik etki rapor
edilmemiştir. Bazı insanlar mide sorunlarına neden olduğunu bildirmişlerdir.

Karaciğer ve böbrek sorunları olanlar, antispastik ilaç kullananlar bir
uzmana danışmadan glisin kullanmamalıdırlar.

Glutamik Asit

Glutamik asit ya da glutamat merkezi sinir sisteminde heyecan
duygularıyla ilgili sinir hücrelerinin haberleşmesinde görev alan bir
nörotransmiterdir.

Heyecan duygularıyla ilgili beyin ve omurilikte bulunan ana
nörotransmiterdir.

Glutamin ya da gamma-aminobutirik asitten (GABA) üretilir.

Glutamik asit şeker ve yağ metabolizmasında önemlidir. Bel kemiği
sıvısına potasyum taşınmasına ve kan-beyin bariyerinin geçilmesine
yardımcı olur.

Kan-beyin bariyerini glutamin kadar kolay geçemez. Glutamik asit
kanda yüksek oranda bulunmasına rağmen beyine küçük miktarlarda
geçebilir. Beyin glutamik asiti yakıt olarak kullanabilir.

Glutamik asit kişilik bozuklukları ve çocuklarda görülen davranış
bozukluklarının tedavisinde yardımcı olur. Sara, zihinsel sorunlar, kas
gelişim bozuklukları, hipoglisemik koma, diyabette insülin tedavisi
komplikasyonlarında kullanılır.

Tuzlarından biri monosodyum glutamat olduğundan bu maddeye
alerjisi olanlarca kullanılmamalıdır.

]Glutamin

Glutamin kasların yapımı ve tamiri için gerekli bir amino asittir.
Karaciğerden amonyak gibi zehirli atıkların atılmasında,sinir
sisteminin sağlığının korunmasında görevlidir.

Glutamin,kırmızı kan hücreleri ve gliadan oluşan ve beyni kandaki
toksinler, bakteriler ve virüslerden koruyan koruyucu bariyer,
kan-beyin bariyerini kolayca geçer.

Glutamin beyinde beyin fonksiyonlarının sağlıklı çalışmasında görevli
glutamik asite dönüştürülür ayrıca nörotransmiter gamma-aminobutirik
asitin (GABA) seviyesini artırır.

L-glutamin takviyesi, zihin kapasitesini artırır, sara, depresyon, şizofren
ve bunaklık tedavisinde kullanılır.

Glutamin sinir sistemi için önemli bir enerji kaynağıdır. Eğer beyin
yeteri kadar glukoz almıyorsa enerji açığını glutamin metabolizmasını
artırarak kapatır.

Glutamin kullananlar daha enerjik olduklarını,ruhsal durumlarının
daha iyi olduğunu ve daha az halsizlik hissettkilerini rapor ediyorlar.

Glutamin vücutta asit ve alkalin seviyesini dengeleyerek sindirim
yollarının daha sağlıklı olmasına yardımcı olur.

Glutamin ince bağırsaklardaki hücreler tarafından kolayca emildiğinden
sindirim sorunları nedeniyle besinlerin absorbsiyonunda sorun
yaşayanlar için faydalıdır.

Bazı sağlık uzmanları glutamin takviyesinin bağırsak iltihabı hastalarına
faydalı olacağını düşünüyor.

Glutamin karaciğerden toksin madde amonyağın atılmasına yardımcı olur.
Karaciğerde bulunana fazla nitrojen amonyağa dönüşeceğine glutamik
asite bağlanarak glutamine dönüşür.

Glutamin karaciğeri alkolün ve aşırı doz asetaminofenin etkilerinden korur.

Glutamin nitrojenin vücudun diğer bölümlerine özellikle kaslara taşınmasına
yardımcı olur.

Nitrojen seviyesini ayarlayıp, kaslarda glikojen ihtiyacını ikmal ederek
yoğun egzersiz esnasında kasların yıkılmasını önler.

Profesyonel vücut geliştirmeciler kas kütlesini korumak ve artırmak için
glutamin kullanır.

Glutamin kanda ve kas dokularında en bol bulunan amino asittir. Kas
dokusundaki amino asitlerin % 60 ını glutamin oluşturur.

Glutamin kasların yapımında ve tamirinde görevli olduğundan glutamin
takviyesi, diyet uygulayanlar, vücut geliştirenler, uzun süre yatak
istirahati gerektiren hastalıkları olanlar için faydalı olabilir.

Glutamin vücutta normal hücre bölünmesini destekler bu yüzden DNA,
RNA, bağışıklık sisteminin parçası olan timosit, lenfosit ve makrofaj
yapımında önemlidir.

Yeterli glutamin olmazsa bağışıklık sistemi düzgün çalışamaz. Bu yüzden,
bağışıklık sisteminin düzgün çalışmaması nedeniyle ortaya çıkan eklem
iltihabı, kronik halsizlik, skleroderma(derinin kalınlaşması), AİDS gibi
rahatsızlıklarda yardımcı olabilir.

Ameliyat yaralarının ve diğer yaraların iyileşme sürecinde faydalı olabilir.
Vücut stres altındayken enerji sağlamak için kaslarda bulunan glutationun
neredeyse 3 te 1 ini kullandığından kasların yıkılmasını önlemek için takviye
almak gerekebilir.

Kaynakları: Glutamin bir çok besinde bulunur ancak pişirme işlemiyle
kolyaca yok olabilir. Eğer çiğ yenirse ıspanak ve maydanoz zengin glutamin
kaynaklarıdır.

Kapsül veya toz formunda takviyeleri mevcuttur. Amino asit haplarının
içinde yer alır.

Karaciğer ve böbrek problemi olanlar, Reye sndromu hastaları be kanda
amonyak birikmesine nedenolacak hastalığı olanlar glutamin takviyesi
kullanmamalılar, bu hastalıkları şiddetlendirebilir.

Glutation

Sistein, glutamik ve glisin amino asitlerinin birleşimiyle oluşan sülfür
içeren bir amino asittir.

Glutation vücutta en bol bulunan doğal antioksidandır. Gözleri korur,
bağışıklık sistemini güçlendirir, karbonhidratların enerjiye
dönüştürülmesinde rol oynar, damar tıkanıklığına neden olan serbest
radikallerle savaşır.

Glutation vücudumuzun bütün organlarında özellikle akciğer, karaciğer
ve sindirim sisteminde bulunur. Vücut en fazla glutationu karaciğerde
üretir, depolar ve toksinleri safrayla vücuttan atmak için kullanır.

Karaciğer aynı zamanda akyuvar ve alyuvarlara glutation göndererek
bağışıklık sistemini güçlendirir.

Glutation yaşlanmayı geciktirici etkiye sahiptir. Yaşlılıkla beraber glutation
seviyesi düşer. Vücuttaki miktarının az olması vücudu serbest radikalllere
karşı daha zayıf kılar.

Glutation eksikliği sinir sisteminde harabiyete neden olur. Denge ve
koordinasyon bozuklukları, zihinsel sorunlar ve titremeler meydana gelir.

Şiddetli bir grip, ağır yaralanmalar, zehirli maddelere maruz kalmak
glutation eksikliğine neden olabilir. Çünkü bu durumlarda vücut hastalıklara
karşı daha çok glutation harcar.

Sebze ve meyveleri pişirmek glutationun büyük kısmının yok olmasına
neden olacağından, bu sebze ve meyveleri çiğ tüketmek daha faydalıdır.

Et, yumurta, buğday ve tahıl gibi glutamin açısından zengin gıda
maddeleriyle beslenmek karaciğerin daha çok glutation üretmesini sağlar.

Glutation gıda takviyesi olarak hap şeklinde satılmaktadır. Fakat vücudun
hap yoluyla alınan glutationu ne kadar absorbe ettiği hakkında soru
işaretleri vardır. Eğer glutationu gıda takviyesi olarak alacaksanız
absorbsiyonu artırmak için yemeklerle beraber alın.

Kaynakları: Glutation neredeyse bütün sebze ve meyvelerde bulunur.
Kuşkonmaz, avokado, kavun, greyfurt, bamya, portakal, şeftali, patates,
ıspanak, çilek, domates, karpuz ve kabak glutation kaynaklarıdır. Brokoli,
lahana, Brüksel lahanası, karnabahar, kıvırcık ve maydanoz gibi sebzeler
glutation içermekle kalmaz aynı zamanda glutationun vücuttaki üretimini
de artırırlar.

Histidin

Histidin vücuttaki bütün dokuların gelişimi ve bakımı için gerekli bir amino
asittir. Özellikle sinir hücrelerini bir yağ tabakası halinde saran ve sinir
hücrelerinin birbirleriyle daha hızlı iletişim sağlamasında rol oynayan
miyelin kılıfın yapımında görev alır. Zihinsel rahatsızlıkların ve cinsel
fonksiyon bozukluklarının tedavisinde faydalı olabilir.

Zihinsel ve fiziksel sağlık için vücutta histedin miktarı dengeli olmalıdır.
Anksiyete bozuklukları ve şizofren hastalarının vücutlarında yüksek
düzeyde histidin tespit edilmiştir. Eklem iltihabında ve sinir hasarından
kaynaklanan sağırlıkta da düşük düzeyde histidin tespit edilmiştir.

Histidin takviyesi almak eklem iltihabının tedavisinde yardımcı olabilir.

Histidin cinsel fonksiyonlar için önemlidir çünkü histidin vücutta cinsel
isteği uyaran bir kimyasal olan histamine dönüştürülür. Histamin
bağışıklık sisteminin alerjik reaksiyonlarla savaşabilmesi ve mide
sularının üretilmesi için de gereklidir.

Araştırmalar histidinin vücudu toksinlerden ve ağır metallerden
temizlediğini, radyasyonun zararlarına karşı koruduğunu göstermiştir.

Histidin beyaz ve kırmızı kan hücrelerinin üretiminde çok önemlidir.

Kaynakları: Diğer amino asitler gibi, et ve süt ürünleri, tahıllar, pirinç,
buğday, çavdar zengin histidin kaynaklarıdır.

Merkezi sinir sistemi üzerinde ve histamin üretiminde önemli olduğundan
manik depresyon hastaları uzmnan danışmadan histidin kullanmamalılar.
Karaciğer ve böbrek sorunları olanlar, herhangi bir amino asit takviyesi
almak vücutta nitrojen dengesini bozabileceğinden uzmana danışmadan
amino asit takviyesi kullanmamalılar.

Izolosinİzolosin daynıklılığı artırır, kas dokularının iyileşmesinde ve tamirinde,
yaraların iyileşmesinde görev alır.

İzolosin enerji verdiğinden ve ağır fiziksel antremandan sonra vücudun
toparlanmasını sağladığından özellikle atlatler ve vücut geliştirmeciler
için önemlidir.

İzolosin dallı-zincirli amino asittir. Îzolosin, valin ve lösin olmak üzere
3 tane dallı zincirli amino asit vardır üçü de egzersiz sonrası kasların
toparlanmasında görevlidir.

İzolosin kas dokusunda parçalanarak enerjiye dönüştürülür. Kan
şekerini düzenler. İzolosin eksikliği, baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik,
depresyon, aşırı hassaslık gibi hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü)
belirtilerine benzer belirtilere neden olur.

İzolosin vücutta üretilemediğinden gerekli amino asitlerdendir.

Kaynakları: Tohumlar, çekirdekler, et, yumurta, balık, mercimek,
bezelye ve soya gibi yüksek protein içeren besinlerde bulunur.

Ağır antreman yapan insanlar, günlük diyetlerinde yeteri kadar protein
bulunmayanlar takviye alabilirler. İzolosin takviye olarak tek başına
satılmaktadır. Ancak diğer dallı zincirli amino asitler lösin ve valinle
beraber alınmalıdır. 1 mg izolosinle beraber 2 gr lösin ve valin alınmalıdır.

Karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları olanlar bir uzmana danışmadan
kullanmamalılar.

KarnitinKarnitin ya da L-karnitin vücut tarafından gerekli amino asitler lisin
ve metioninden üretilir.

L-karnitin yağ asitlerinin enerjiye dönüştürülmek üzere mitekondriye
taşınmasına yardım eder. Kalpde yüksek oranda karnitin bulunur çünkü
kalp kanı bütün vücuda pompalamak için ihtiyaç duyduğu enerjiyi yağ
asitleri vasıtasıyla temin eder.

Çalışmalar kalp hastalarında L-karnitin takviyesinin kalbin daha etkin
çalışmasına yardımcı olabildiğini göstermiştir. Bu deneylerde karnitin
ilaçların yerine değil ilaçlarla beraber kullanılmıştır.

Araştırmacılar, karnitin takviyesinin kalp enfarktüsü, kalp anjini gibi
kalbe yeteri miktarda kan gelememesinden kaynaklanan rahatsızlıkların
tedavisinde yardımcı olabileceğini göstermiştir.

Bazı çalışmalar L-karnitinin kanda trigliserit ve LDL (kötü kolestrol)
seviyesini düşürdüğünü ve HDL (iyi kolestrol) seviyesini yükselttiğini
göstermiştir.

L-karnitinin Alzheimer hastalığının,kronik halsizliğin, depresyonun
semptomlarını azalttığını göstermiştir.

L-karnitinin hücresel enerji üretimini artırarak beyin fonksiyonlarını
geliştirdiği için bu hatalıklar üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir.

Karnitinin bir formu asetil L-karnitin,beyin fonksiyonlarının sağlığı
özellikle hafıza için önemli bir nörotransmiter olan asetilkolinin üretimi
için gereklidir.

Yaşlanmayla beraber asetil L-karnitin (ALC) seviyesi düştüğünden,
ALC takviyesi almak hafızayı ve kuvvetlendirerek Alzheimer ve bunama
gibi hastalıkların ilerlemesini yavaşlatabilir.

ALC takviyelerinin fosfatidilserinle birlikte alındığında daha etkili
olduğu görülmüştür.

Farelerle yapılan deneyler, ALC takviyesinin enerji düşüklüğü, hafıza
kayıpları gibi yaşlanma neticesi ortaya çıkan belirtileri engellediğini
göstermiştir. Bu çalışmalarda ALC alfa-lipik asitle desteklendiğinde
daha etkili olmuştur.

L-karnitinin atletik performansı ve dayanıklılığı artırır.L-karnitin
sperm hücrelerinin daha aktif ve canlı olmasını sağlar.

Spermlerin üretilip depolandığı yer olan erbezlerinde L-karnitin
konsantrasyonu yüksektir. Bir çalışmada 3-4 ay boyunca düzenli
olarak günde 3 gr L-carnitin takviyesi alanlarda sperm hareketliliğinde
artış olmuştur. Bu yüzden L-karnitin kısırlık tedavisinde etkili olabilir.

Kaynakları: Karnitin ilk defa ette keşfedilmiştir o yüzden adı
Latince et anlamına gelen carnus kökünden gelir. Kırmızı ve beyaz
et, süt ve süt ürünleri zengin protein kaynaklarıdır. Meyve, sebze
ve tahıllarda nispeten daha az bulunur. Bu yüzden vejeteryanlar
ve veganlar L-karnitin takviyesi almak isteyebilirler. Prematüre
bebeklerde L-karnitin eksikliği görülebilir bu yüzden L-karnitinden
zengin diyetle beslenmelidirler.

Bazı insanlar genetik nedenlerle L-karnitin emiliminde sorun
yaşayabilirler. Sistemik ve kas karnitin eksikliği, kas ağrısı, kas
zayıflığı, böbrek ve kalp fonksiyonlarında zayıflık gibi belirtiler
gösteren genetik bebeklikte ve çocuklukta ortaya çıkan genetik
rahatsızlıklardır. Bu tür hastalara karntin damardan verilir.

Kalp, beyin fonksiyonları için veya yaşlılık belritilerine karşı
karnitin almak isteyenler için daha çok seçenek var. Asetil
L-karnitin reçetesiz, gıda takviyesi olarak satılmaktadır.

L-karnitin takviyesi karnitin ihtiyacını karşıladığı gibi beyin
fonksiyonları için çok önemli asetilkolin nörotransmiterinin
üretimine de katkı sağlar.

Takviye olarak günlük dozu 0.5-2 gram arasıdır.

Aşırı dozda alındığında normal insanlarda L-karnitinin toksik
olduğuna dair herhangi bir vaka rapor edilmemiştir. Hafif mide
bulantısı, karın bölgesinde kramplar ve ishale neden olabilir.

Günde 3 gramdan fazla alındığında,vücutta balık kokusu gibi
bir koku oluşabilir. Bazı Alzheimer hastalarında ajitasyonu
artırdığı, nöbet geçiren hastalarda nöbet sıklığını artırdığı
rapor edilmiştir.

KarnozinKarnozin ya da L-karnozin vücutta doğal olarak üretilebilen
yaklaşık 100 yıl önce keşfedilmiş bir amino asittir. Kuvvetli
anti-aging özelliklere sahiptir.

Karnozin vücudu yaşlanmayla ilişkili 2 ana işlemden biri olan
glikasyondan korur. Son çalışmalar, sağlıklı hücrelere zarar
veren serbest radikal oluşumunda glikasyonun oksidasyonla
beraber hareket ettiğini göstermiştir. Oksidasyon vücutta
oksijenin oluşturduğu bir işlemken glikasyon şeker kullanımı
sonucu oluşur.

Glikasyon işlemi, vücuttaki proteinlere saldırarak proteinleri
ileri glikasyon son ürününe dönüştürür.

İleri glikasyon son ürünleri vücutta birleşerek dokulara zarar
veren serbest radikalleri oluştururlar. Bu işlem cillte, gözlerde,
sinir sisteminde dolaşım sisteminde ve hayati organlarda
hasarlara neden olur.

Sonuçta kırışık bir cilt, beyin fonksiyonlarında zayıflama ve
diğer yaşlılık belirtileri ortaya çıkar.

Glikasyonun zararlarını tersine çeviren bir madde bulunmamakla
beraber, fareler üzerinde yapılan deneyler karnozin amino asitinin
glikasyon sürecini yavaşlattığını göstermiştir.

Bu etkiyi insanlar üzerinde yapıp yapmayacağı kesin olmamakla
beraber laboratuarda yapılan deneylerde karnozinin insan
hücresinin ömrünü uzattığı görülmüştür.

Ömür uzatma üzerine çalışan araştırmacılar antioksidanların
serbest radikallerin zararlarını engellediğini ve azalttığını ama
glukozun neden olduğu glikasyon süreci üzerinde etkili olmadığını
belirtiyor. Yaşlanmanın etkilerini azaltmak için antioksidanların,
glikasyon sürecine karşı etkili karnozin amino asitiyle beraber
kullanılması gerektiğini söylüyorlar.

Karnozin takviyesi hücre hasarlarını hücrenin, selat işlemi
onucu oluşan toksik metalleri dışarı atmasına yardım ederek
de engeller.

Ön oksidatif mineraller olan bakır, çinko gibi metaller ve kurşun,
cıva, nikel gibi ağır metallerin vücutta aşırı miktarda bulunmasının
Alzheimer, otizm, Parkinson, bunama, ADHD ve şizofren gibi
hastalıklarla ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Karnozin takviyesi
bu maddelerin vücutta toplanmasını engelleyerek bahsedilen
hastalıkları önleyebilir.

Yaşlanmanın etkilerine karşı karnozin takviyesinde günlük doz
100-200 miligram arasıdır. Bu dozda herhangi bir yan etki
rapor edilmemiştir. Günde 1 gramdan fazla kullanıldığında
kas seğirmesi gibi yan etkiler olabilmektedir.
L-karnozin lokal olarak da kullanılabilir.karnozin içerikli cilt
kremleri ve tonikleri ciltteki kırışıklıkların ve kalınlaşmaların
tedavisine yardımcı olabilir.

Karnozinin bir formu olan n-asetilkarnozin göz damlası olarak
mevcuttur. Karnozinin bu formu midede absorbe edilmediğinden
ağız yoluyla kullanılmaz. Göz damlası olarak kullanıldığında
katarakta karşı etkilidir. Bazı durumlarda göz damlasının düzenli
kullanılmasıyla katarakt tamamen ortadan kalkmıştır.

Karnozin yeni süper antioksidan olarak görülmektedir. Üzerindeki
araştırmalar yeni olmasına rağmen sonuçlar ümit vaad ediyor.

Lösin

Lösin, izolosin ve valin amino asitleriyle beraber kasların tamirinde,
kan şekerinin düzenlenmesinde ve enerji üretiminde görevlidir.
Büyüme hormonunun üretimini artırır,vücudun en derin katmanlarında
bulunan, diyet ve egzersizle yakılması çok zor olan,iç organlardaki
yağların yakılmasına yardım eder.

Lösin, izolosin ve valin dallı zincirli amino asitlerdir ve üçü birlikte
egzersizden sonra kasların tamirinde görev alırlar.

Lösin kas kaybını önlemede izolosin ve valinden daha etkilidir çünki
daha çabuk parçalanıp glukoza dönüştürülür.

Lösinin dönüştürülmesiyle artan glikoz miktarı yoğun egzersiz
esnasında gereken enerjiyi karşılar böylece vücudun enerji için
kendi kaslarını yakması önlenir.

Lösin, travmatik yaralanmalardan ve ağır ameliyatlar sonrası
nekahet döneminden sonra cilt, kemik ve kasların iyileşmesine
yardımcı olur.

Kolayca glikoza dönüştürüldüğünden, lösin, kan şekerini ayarlamaya
yardımcı olur. Lösin eksikliğinde hipoglisemideki (düşük kan şekeri)
belirtilere benzer baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, depresyon gibi
belirtiler görülür.

Kaynakları: Pirinç, fasulye, et, tohumlar, soya fasulyesi, buğday
zengin lösin kaynaklarıdır. Lösin vücut tarafından üretilemeyen
yani gerekli bir amino asittir. Etkili olabilmesi için izolosin ve valin
amino asitiyle beraber alınmalıdır. Ölçü 2 gr lösin ve valin 1 gr
izolosin şeklinde olmalı.

Aşırı dozda lösin, deri iltihabı,ishal ve zihinsel sorunlar gibi belirtileri
olan pellagra hastalığına (niasin eksikliği) neden olur. Karaciğer ve
böbrek sorunu olanlar bir uzmana danışmadan izolösin kullanmamalılar
hastalığı kötüleştirebilir.

LisinLisin antiviral özellikleri ile bilinen gerekli bir amino asittir. Hormon
üretimi için gereklidir. Çocuk ve yetişkinlerde kemiklerin büyümesi
ve bakımı için gereklidir.

Antijenlerin üretiminde kullanıldığı için bağışıklık sisteminin sağlıklı
ve güçlü olması için gereklidir.

Lisin uçuk oluşumunu engeller. Çalışmalar C vitamini ve flavonoidlerle
beraber lisin alımının uçuk oluşumunu engellediğini göstermiştir.

Lisin kollagen ve kas dokusunun yapımında rol aldığından yaraların
ve spor sakatlanmalarının iyileşmesini hızlandırır.

Lisin vücutta üretilmeyen gerekli bir aminoasittir bu yüzden gıda
yoluyla alınması gerekir.

Kaynakları: Peynir, yumurta, balık, fasulye, süt, patates, kırmızı et,
soya ürünleri zengin lisin kaynaklarıdır.

Bir çok insan günlük diyetlerinden gerekli lisini alır fakat yetersiz
beslenme ve protein açısından zayıf diyetle beslenenlerde lisin eksikliği
görülmüştür.

Lisin eksikliği gözlerde kanlanmaya, saç kaybına, konsantrasyon
bozukluğuna, aşırı alınganlığa, halsizliğe, iştahsızlığa, büyüme
bozukluklarına ve kilo kayıplarına neden olabilmektedir.

Uçuk rahatsızlığı olan insanlar lisin takviyesinden fayda görebilirler.

Günde 10 gramdan fazla alındığında mide kramplarına ve ishale neden
olabilir. Yüksek dozlarda (10-30 gram arası gentamisin, neomisin,
streptomisin gibi aminoglikozit antibiyotiklerin toksin etkisini artırabilir.

Metionin

Metionin yağların işlenmesinde ve yakılmasına yardım eden, vücutta
üretilemeyen gerekli amino asitlerdendir. Vücudun doğal antioksidanı
glutationun üretimi için gerekli olan sülfürü içerir. Ayrıca vücutta sülfür
içeren, vücuttan toksinlerin atılması, sağlıklı dokuların oluşturulması ve
kalp sağlığı için önemli diğer iki aminoasit, sistein ve taurinin üretimi için
metionin gereklidir.

Metionin lipotropiktir yani karaciğerin yağları işlemesine yardım eder.

Diğer lipotropikler kolin, inositol ve betaindir. Lipotropikler vücuttan
toksinlerin atılmasına, karaciğerde yağ toplanmasını engelleyerek
karaciğerin düzgün çalışmasına yardım eder.

Karaciğerin toksinlerden arındırılmasında görevli glutation
antioksidanının üretimi için gereklidir.

Metionin, kaslarda bulunan ve kaslara hareket etmek için ihtiyaç
duydukları enerjiyi sağlamada görevli,kısa ve yoğun antremanlarda
atletik performansı artıran kreatinin üretiminde de yer alır. Kreatin
bütün kaslar için gereklidir. Kalp kaslarının normal çalışması ve
dolaşım sisteminin sağlığı için de gereklidir.

Cilt, tırnak ve bağ doku oluşumlarının 3 te 1 ini teşkil eden collagen
üretimi için metionin gerekir.

Metionin iltihaplanmaya neden olan histamin maddesinin
azaltılmasına yardım eder.

AİDS hastalarında metionin miktarının düşük olduğu tespit edilmiştir.

Araştırmalar metioninin pankreas iltihabı, idrar yolları enfeksiyonları
ve Parkinson hastalığının tedavisinde yardımcı olabileceğini gösteriyor.
Yaban mersini bitkisinde olduğu gibi metionin bakterilerin idrar
yollarının duvarlarına yapışmasını ve çoğalmasını önler.

Metionin vücutta üretilemediğinden diyet yoluyla alınması gereken
amino asitlerdendir.

Kaynakları: Fasulye, yumurta, balık, sarmısak, mercimek, et,
soğan, soya fasulyesi, çekirdekler ve yoğurtta bulunur.

Yetişkin bir insanın günlük metionin ihtiyacı 800-1000 miligram
arasıdır. Aşırı doz metionin, folik asit, B6 ve B12 vitaminleri de yeteri
kadar alınmazsa kalp hastalıklarıyla ilişkili homosistein maddesinin
üretimini artırabilir.

Uzun süre günde 2 grama kadar metionin takviyesinin herhangi
bir yan etkisi rapor edilmemiştir.

OrnitinSitrik asit döngüsü sırasında arjinin parçalanarak ornitin elde edilir.
Kas kütlesinin artmasına ve yağ miktarının azalmasına yardım eder,
özellikle arjinin ve carnitin amino asitleriyle birleştiğinde Ornitin
hücrelerin enerji ihtiyaçlarını karşılamaya yardım eden sitrullin,
prolin ve gulutamik asit amino asitlerinin üretimi için gereklidir.

Araştırmalar ornitinin kasların gelişmesi ve bakımı için gerekli
insülin ve büyüme hormonlarını artırdığını göstermiştir.

Ornitin yaşlanmanın doğal sonucu olan kas kaybını engellemeye
yardımcı olabilir.

Vücut yaşlandıkça proteinlerin sentezinde ve kasların üretilmesinde
eskisi kadar hızlı olamaz, kas miktarı azalmaya başlar. Ornitin
büyüme hormonunun artmasına yardım ederek kas kaybını
yavaşlatabilir.

Arjinin ve ornitin kasların gelişmesi ve korunmasında görevli
olmakla beraber ornitin büyüme hormonu üretimini uyarmada
arjininden 2 kat daha güçlüdür.

Ornitin toksik amonyağın karaciğerden atılmasına yardımcı olur.
Bir çalışmada 2 hafta boyunca ornitin aspartat verilen grupta kan
testinde ve karaciğer fonksiyonlarında plasebo verilen gruba
nazaran belirgin iyileşmeler olmuştur.

Araştırmalar ornitinin doku hasarlarının onurulmasına da yardımcı
olduğunu gösteriyor.10 gr ornitin alfa-ketoglutarat alanların
hastanede kalma sürelerinin kısaldığı, ameliyat yaralarının,
enfeksiyonların, yanıkların, kanser ve travmaların daha çabuk
iyileştiği görülmüştür.

Ornitin vücut tarafından üretilen amino asitlerdendir.

Kaynakları: Kırmızı ve beyaz et, süt ve süt ürünleri, yumurta
zengin ornitin kaynaklarıdır.

Fenilalanin

Fenilalanin vücut tarafından üretilmeyen amino asitlerden olduğu
için besinlerle alınması gerekir. Fenilalanin merkezi sinir sisteminin
normal çalışması için gereklidir.

Depresyon, kronik ağrı ve merkezi sinir sisteminin düzgün
çalışmamasından kaynaklanan diğer hastalıkların tedavisinde etkilidir.

Kan beyin bariyerini geçebildiği için özellikle beyin hastalıklarının
tedavisinde etkilidir.

Kan beyin bariyeri kırmızı kan hücreleri ve glia dan oluşan ve beyni
toksin maddelerden, bakteri ve virüslerden koruyan bir kalkandır.

Sadece bu bariyeri geçebilen kimyasallar beyin üzerinde etkili olabilir.
Fenilalanin vücutta tirosine dönüştürülerek bütün duygusal algılarımız
ve tepkilerimizin yönetiminde görevli nörotransmiterler olan epinefrin,
dopamin ve norepinefrinin üretiminde kullanılır.

Fenilalanin takviyesi daha mutlu, daha uyanık olmaya daha az
acıkmaya yardımcı olur.Hafıza ve konsantrasyonu artırır.

Kaynakları: Bitkisel ve hayvansal protein kaynaklarında bulunur.
Son araştırmalar fenilalaninin melatonin üretiminde görevli
olduğundan,ciltte beyaz lekeler oluşmasıyla ortaya çıkan vitiligo
hastalığının tedavisinde yardım edebileceğini gösteriyor.

Bu araştırmada hastalara günde 50-100 mg arası fenilalanin ağız
yoluyla verilmiş ve % 10 oranında fenilalanin içeren kremler hastalıklı
bölgelere sürülmüş. Araştırma sonucunda fenilalaninin vitiligo üzerinde
% 83 oranında iyileşme sağladığı görülmüş.

Fenilalaninin L-fenilalanin, D-fenilalanin, DL-fenilalanin olmak üzere
üç formu var, L-fenilalanin ruhsal durum, iştah ve zihinsel fonksiyonlar
üzerinde etkili, D-fenilalanin ağrılar üzerinde, DL-fenilalanin iki türünde
özelliklerini taşıyor.

Eklem iltihabı, obezite, şiddetli adet sancısı ve depresyon sorunları
olanlara faydalı olabilir.

Yüksek tansiyonu ve migreni olanlar fenilalanin takviyesi
kullanmamalılar hatta bu aminoasiti içeren gıdalardan fazla
tüketmemeliler hastalığın şiddetini artırabilir.

Fenilalanin antidepresanlarla özellikle monoamin oksidaz
inhibitörleriyle beraber kullanılmamalıdır. Ölümcül sonuçlara
yol açabilir.

Aşırı dozda fenilalanin sinir hasarlarına sebebiyet verebilir.

Prolin

Prolin kollagen ve kıkırdak dokunun üretimi için gerekli olan bir
amino asittir. Kas ve eklemlerin esnek olması içn gerekldir.

Ultraviyole ışınlardan ve yaşlanmadan kaynaklanan kırışıklıkların
ve sarkmaların önlenmesine yardımcı olur.

Vücudun proteinleri sentezleyip sağlıklı hücreler oluşturmasında
görevlidir. Sağlıklı cilt ve bağ doku üretimi ve tamiri için mutlaka
gereklidir özellikle travmatik yaralanmalarda.

Prolin protein sentezinde görevli diğer bir amino asit olan lisinle
beraber kollagen dokuyu oluşturan hidroksiprolin ve hidroksilisin
aminoasitlerinin yapımında kullanılırlar.

Kollagen kıkırdağın iyileşmesine yardımcı olur eklemleri ve omurgayı
destekler.

Prolin takviyesi kemik iltihabı,kronik sırt ağrısı ve yumuşak doku
hasarlarında faydalı olabilir.

Vücutta kas dokusunun bakımı için prolin gereklidir. Uzun mesafe
koşucularında ve uzun süreli antreman yapanlarda prolin seviyesinin
düşük olduğu tespit edilmiştir.

Prolin vücutta glutamik asitten üretilir. Sağlıklı beslenenlerde prolin
eksikliği çok nadir görülür.

Travmatik yaraların iyileşmesinde,yanıklarda prolin takviyesi
faydalı olabilir.

Zayıf kollagen ve kıkırdak dokuları olanlar prolin takviyesi almak
isteyebilirler.

Kaynakları: Et, süt ve süt ürünleri, yumurta en iyi prolin
kaynaklarıdır. Vejeteryanlar, veganlar veya düşük proteinli diyetle
beslenenlerin takviye alması gerekebilir.

Tavsiye edilen dozaj günlük 500 mg ile 1000 mg arasıdır. C vitamini
ile birlikte alınmalıdır.

Karaciğer ve böbrek sorunları olanlar prolin ve diğer amino asit
takviyelerini bir uzmana danışmadan kullanmamalılar.Herhangi bir
amino asiti gereğinden fazla almak sitrik asit döngüsünün dengesini
bozabilir ve karaciğerle böbreğin toksinleri atmalarını zorlaştırabilir.

SistinSistin sülfür içeren, sağlıklı cilt, saç, kemik ve bağ doku için gerekli
bir amino asittir.

Vucutta doğal antioksitan olan glutationun üretiminde kullanılır.

Her bir sistin molekülü yine sülfür içeren ve sistine çok benzeyen
2 adet sistein molekülünden oluşur. Aslında sistin sisteinin daha
kararlı halidir. Gerektiğinde iki molekül de birbirine
dönüştürülebilmektedir.

Sistin glutationla beraber karaciğerden zehirli atıkların atılmasında
görev alır. Hastanelerin acil servislerinde aşırı doz asetaminofenol
zehirlenmelerini tedavi etmek için kullanılır. Beyni ve karaciğeri
alkolle sigaranın oluşturduğu zehirlere karşı korur.

Tırnak, saç ve cilt dokularını oluşturan alfa-keratin proteinin
yapısında bol miktarda sistin bulunur.

Sistein takviyeleri, kollagen dokunun oluşumunda rol alıp cildin
esnekliğini artırdığından, piyasada anti-aging ilaç olarak
sunulmaktadır. Sistein takviyeleri yanıkların ve yaraların
iyileşmesini hızlandırabilir, eklem iltihabı olanlarda eklemlerin
esnekliğini artırabilir.

Antioksitan glutationun üretimini artırdığından, serbest radikalllerin
oksidatif etkilerinden dolayı oluşan durumlarda faydalı olabilir.
Damar tıkanıklığı, kanser, amfizem, tüberkiloz ve bronşit tedavisinde
yardımcı olabilir.Sisteinin solunum yollarındaki balgamın temizlenmesinde
yardımcı olduğu biliniyor.

Kaynakları: Sistin vücut tarafından üretimi yapılan amino asitlerdendir.
Yumurta, et, süt ve süt ürünleri ve tahıllar zengin sistin kaynaklarıdır.

Sistein vücutta sistinden daha kolay absorbe edilmektedir, bu yüzden
takviye olarak daha çok sistein kullanılır.

Aşırı dozda sistin sistinosis denen bir rahatsızlığa neden olabilir.
Sistinosis vücutta sistin kristallerinin oluşması ve kristallerin mesane
ve böbrek taşlarına dönüşmesidir.

Bu yan etkinin sisteinle ilgisi yoktur. Vücutta sistein sistine dönüştürülür.
Sistein takviyesi alınırken sisteinin zarar verecek miktarda sistine
dönüştürülmesin önlemek için C vitaminiyle birlikte alınmalı ya da
bol bol turunçgil meyvelerinden yenmelidir.

Sistin yeterli miktarda B6, B12 vitaminleri ve folik asit olmadan
vücut tarafından kullanılamaz. Takviye alınırken bu vitaminlerden
yeterli miktarda alınmasına özen gösterilmelidir.

B vitaminleri vücudun,sistein kullandıktan sonra oluşan homosistein
adlı atık maddesini atması için de gereklidir. Homosistein kalp
hastalıklarına neden olan damar iltihaplarına sebep olabilir.

N- Asetilsistein

N-asetilsistein sülfür tabanlı bir amino asit olup,bağışıklık sistemi
için çok önemli bir antioksidan olan glutationun oluşumunda yer alır.

Sistein tırnaklar, deri ve saçlarda bulunan ana protein beta-keratinde
bulunur. Kollagen üretiminde yer alır, cildin elastikiyetini sağlar.

N-asetilsistein kanser, ağır metal zehirlenmesi, sigara kaynaklı
öksürük, bronşit, kalp hastalığı, kistik fibrozis, asetaminofen
zehirlenmesi ve septik şokun önlemesi ve tedavisinde etkili olabilir.

Antioksidan etkisi sporun faydasını artırabilir. T4 lenfositlerinin
üretimini uyardığından N-asetilsistein takviyesi AİDS tedavisinde
denenmektedir.

Asetilsisteinin bağışıklık sistemini kuvvetlendirici etkisi ,gribe karşı
koruma sağlayabilir. Asetilsistein takviyesi grip virüslerine karşı en
dayanıksız grup olan yaşlılar ve kronik rahatsızlıkları olanlar için
faydalı olabilir.

Bazı çalışmalar asetilsisteinin akciğerleri sigaranın kanserojen
etkilerinden, karaciğeri alkolün toksik etkilerinden koryabileceğini
ve kanser ilaçlarının yan etkilerini azaltabileceğini gösteriyor.

Asetilsistein arsenik ve cıva zehirlenmelerine karşı da kullanılmaktadır.

Günlük tavsye edilen kullanım dozu yoktur, vücut tarafından
üretilebilmektedir. Et, yumurta gibi yüksek protein içeren hayvansal
gıdalarda, buğday, brokoli, sarmısak, soğan, kırmızı biberde bulunur.

Serin

Serin vücutta glisin amino asitinden üretilir. Zihinsel ve fiziksel sağlık
üzerinde etkilidir. Serin özellikle beynin ve merkezi sinir sisteminin
düzgün çalışmasında etkilidir.

Vücuttaki bütün hücrelerin yapımında kullanılan fosfolipitlerin
üretiminde yer alır. DNA ve RNA fonksiyonlarında, yağ
metabolizmasında, kas yapımında, bağışıklık sisteminin sağlıklı
olmasında görev alır.

Beyini oluşturan proteinler, sinir hücrelerini koruyan ve daha hızlı
iletişimlerini sağlayan miyelin kılıf serin içerir. Serin olmazsa miyelin
kılıf görevini tam yapamaz bu da beyinde sorunlara neden olur.

Serin triptofan üretiminde kullanılır. Triptofan da ruhsal durumumuzla
ilgili serotonin nörotransmiterinin üretiminde kullanılır. Serotonin ve
triptofan eksikliğinde depresyon, uykusuzluk, kronik halsizlik, ve
anksiyete açığa çıkar.

Serin bağışıklık sisteminin silahları olan immunoglobin ve antijen
üretiminde kullanılır.

Kalp kasları da dahil vücuttaki bütün kasların düzgün çalışması
için gerekli kreatin amino asitinin emiliminde görev alır.

Serinin vücutta düzgün bir şekilde üretilebilmesi için B3, B6 ve B9
vitaminlerinin yeteri kadar alınması gerekir.

Kaynakları: Et, soya ürünleri, süt ve süt ürünleri, buğday, yer
fıstığı zengin serin kaynaklarıdır.

Taurin

Taurin sülfür (kükürt) içeren vücutta metionin ve sistein amino
asitlerinden üretilen bir amino asittir. Sinir sistemi, kas, beyin
ve kalp sağlığı için gereklidir.

Taurin beynin ve kalbin düzgün çalışması için çok önemli üç
mineralin, potasyum, magnezyum ve sodyumun taşınmasında
görev alır. Nörotransmiterlerin üretimi ve beynin korunmasında
rol alır.

Bazı çalışmalar L-taurin takviyesi almanın kalp kaslarını
kuvvetlendirdiğini, kan basıncını düzenlediğini, kalp hastalıklarından
koruduğunu ve aritmiyi engellediğini göstermiştir.

Taurin eksikliğinin nitrik oksit seviyesinde düşmeye, bunun da
kaslara kan akışının azalmasına neden olduğu tespit edilmiş.

Taurin yağ metabolizması ve safra için de önemlidir. Yağda
çözünen vitaminlerin absorbsiyonu çin gereklidir. Kolestrol
düzeyini ayarlar.

Antioksidan özelliklere sahiptir. Gözleri güneş ışığnın neden olduğu
zararlardan korur,bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.

Sara, kalp, diyabet, alkolizm, kistik fibrozis ve Alzheimer
hastalıklarında fayda sağlayabilir.

Kaynakları: Et, balık, süt, yumurta zengin taurin kaynaklarıdır.

TireoninTreonin vücutta protein dengesini sağlayarak normal büyümeye
yadım eder. Kalp, karaciğer, merkezi sinir sistemi ve bağışıklık
sisteminin sağlığı için önemlidir.

Tireonin collagenielastin ve kas dokularının yapımı için gerekli
olan iki amino asit glisin ve serinin üretiminde kullanılır.

Tireonin bağ doku ve kasların sağlam ve esnek olmasında görev alır.

Güçlü kemikler ve diş minesi oluşumuna, yaraların iyileşmesine
yardım eder.

Tireonin aspartik asit ve metionin amino asitleriyle beraber
karaciğere yağların ve yağ asitlerinin sindiriminde yardım eder.

Vücutta yeterli trionin olmazsa yağlar karaciğerde birikir ve
karaciğer rahatsızlıklarına neden olur.

Tireonin antijenlerin üretiminde yer alarak bağışıklık sistemini
destekler. Merkezi sinir sisteminde bol miktarda bulunduğundan
depresyon tedavisinde yardımcı olabilir.

Sinir ve kas fonksiyonlarını etkileyen hastalıklarda tireoninin faydası
dokunabilir. Tireonin merkezi sinir sisteminde glisin seviyesini artırır.

Araştırmalar MS hastalığında semptomların trionin takviyesiyle
azaltılabildiğini göstermiştir. 1992 yılında yapılan bir çalışma günde
7.5 gr tireonin alan hastalarda spastisitenin azaldığı görülmüştür.

Tireonin vücutta üretilemediğinden diyet yoluyla alınması gerekir.

Kaynakları: Süt ve süt ürünleri, et, tahıllar, mantar ve yapraklı
sebzeler zengin tireonin kaynaklarıdır. Normal beslenenlerde
tireonin eksikliği görülmez.

Tireonin daha çok ette bulunduğundan vejeteryan ve veganlar
takviye almayı düşünebilirler.

Tireonin eksikliğinde duygusal ajitasyon, sindirim sorunları,
karaciğerde yağ birikmesi gibi sonuçlar açığa çıkabilir.

Günlük doz 103-500 miligram arasıdır. Aşırı dozda üre miktarını
artırır,karaciğere zarar verir.

TirosinTirosin vücutta üretilen, sinir sisteminde görevli bir amino asittir.
Metabolizmayı hızlandırır ve kronik halsizliğin tedavisine yardım eder.

Tirosin vücudumuzda iştahı düzenlemek, ağrı ve stresle mücadele
etmek için gerekli beyin kimyasallarının üretiminde görevlidir.

Tiroid,hipofiz ve adrenal bezlerinin normal çalışması için gereklidir.
Düşük tirosin seviyesi hipotriodizme, düşük kan basıncına,kronik
halsizliğe ve yavaş metabolizmaya neden olabilir.

Çevresel uyaranları algılamamızı ve bunlarla ilişkilerimizi kontrol
eden üç nörotransmiter, epinefrin, norepinefrin ve dopaminin üretimi
için fenilalanin ve tirosin amino asitleri gerekir.

Yeterli fenilalanin olmadan vücut gerektiği kadar tirosin üretemez.
Yeterli tirosin olmadan da vücut fenilalanini metabolize edemez. İki
amino asitten herhangi birinin eksikliği anksiyete, depresyon, düşük
libido ve kronik halsizlik gibi sorunlara neden olabilir.

Tirosin takviyeleri özellikle 5-HTP (5-hidroksi-triptofan) ile birlikte
alındığında depresyon tedavisinde etkili olmaktadır. Tirosin takvyesi
alerji, baş ağrısı, Parkinson hastalığının tedavisinde de kullanılır.
Yüksek tansiyonu ve migreni olanlar, MAO inhibitörlerinden
kullananlar tirosin takviyesi almamalı ve tirosin içeren yiyeceklerden
uzak durmalı tirosin bu hastalıkların şiddetini artırabilir.

ValinValin dallı zincirli amino asittir. Dallı zincirli amino asitler grubundaki
izolosin ve lösin amino asitleriyle beraber büyüme, dokuların tamiri,
kan şekerini düzenleme ve vücuda enerji sağlama fonksiyonlarında
görev alır.

Valin merkezi sinir sisteminin düzgün çalışması için önemlidir.

Yoğun antreman esnasında valin vucudun enerji ihtiyacını glikozdan
karşılamasına yardım ederek enerji için kasların kullanılmasını yani
kasların yakılmasını önler.

Valin karaciğerden fazla nitrojenin atılmasına ve gerektiğinde
nitrojenin diğer dokulara taşınmasına yardım eder.

Valin, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarının tedavisine yardım eder.

Valin, beyin hastalıklarının, alkolden kaynaklanan beyin hasarlarının
tedavisinde yardımcı olabilir.

Valin vücutta üretilmediğinden gıda yoluyla alınmalıdır.

Kaynakları: Et, süt ve süt ürünleri, mantar, yer fıstığı ve soya
ürünlerinde bulunur. Genelde valin ihtiyacı günlük diyetle karşılanır.

Akçaağaç balı idrar hastalığında lösin,izolosin ve valin amino asitleri
metabolize edilemez. Bu hastalığa bu ismin verilmesinin nedeni
hastaların idrarının akçaağaç balı gibi kokmasıdır.

Valin eksikliği sinirleri kaplayan miyelin dokuyu etkileyebilir ve
sinirsel problemler ortaya çıkabilir.

Düşük proteinli diyetle beslenenler valin takviyesi almayı
düşünebilirler. Valin diğer dallı zincirli amino asitler izolosin ve
lösinle beraber alınmalıdır.2 gr lösin ve valin 1 gr izolösinle
birlikte alınmalıdır.

Aşırı dozda valin takviyesi cilt problemlerine ve halüsünasyonlara
neden olabilir. Karaciğere rahatsızlık verebilir, amonyak miktarını
artırabilir.

Karaciğer ve böbrek sorunları olanlar bir uzmana danışmadan
valin kullanmamalılar.

Kullanıcı avatarı
Nitr0
BB FAN
BB FAN
Mesajlar: 190
Kayıt: Kasım 29th 2012, 20:37
Konum: Münih

Mesajgönderen Nitr0 » Aralık 3rd 2012, 21:37

emeginize saglik güzel bir kaynak olmus......

ramazanyılmaz
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: Kasım 22nd 2012, 17:51

Mesajgönderen ramazanyılmaz » Aralık 3rd 2012, 22:13

hocam merhaba,

bir konu paylaştım sizin görüp yorum yapıp beni bilgilendirmenizi bekledim ama görmediniz galiba sizinle özel mesaj olarakda iletişime geçemiyorum.

konumu inceleyip beni bilgilendirirmisiniz?

http://www.vucutcu.com/forum3/viewtopic.php?t=22379

iyi akşamlar.

Kullanıcı avatarı
drummerboy
VIP
VIP
Mesajlar: 1054
Kayıt: Ekim 9th 2007, 15:18
Konum: ankara
İletişim:

Mesajgönderen drummerboy » Aralık 4th 2012, 15:09

emeğinize sağlık çok yararlı bilgiler

Kullanıcı avatarı
wing muscle
forumdostu
forumdostu
Mesajlar: 331
Kayıt: Temmuz 24th 2012, 17:04

Mesajgönderen wing muscle » Temmuz 23rd 2013, 13:12

Mükemmel başlık çok teşekkürler

Kullanıcı avatarı
Mert Güner
VIP
VIP
Mesajlar: 875
Kayıt: Temmuz 14th 2007, 21:22

Mesajgönderen Mert Güner » Temmuz 25th 2013, 11:08

Yüksel patron çok uzun bir yazı paylaşmış, eline sağlık. Benim kısa yorumum: yumurta.

Yüksel Bayram
VIP
VIP
Mesajlar: 4701
Kayıt: Mayıs 21st 2009, 14:46
Konum: Ankara/Çubuk

Mesajgönderen Yüksel Bayram » Temmuz 25th 2013, 15:21

Mert Güner yazdı:Yüksel patron çok uzun bir yazı paylaşmış, eline sağlık. Benim kısa yorumum: yumurta.


aynen benim de hocam :)

Kullanıcı avatarı
MettÇK
VIP
VIP
Mesajlar: 1891
Kayıt: Haziran 6th 2013, 10:29

Mesajgönderen MettÇK » Eylül 14th 2013, 20:59

aminonun hastasıyız dedeeeeee :) :) :)

Kullanıcı avatarı
KiloProblemli
VIP
VIP
Mesajlar: 754
Kayıt: Ocak 13th 2013, 14:04
Konum: Ankara

Mesajgönderen KiloProblemli » Eylül 14th 2013, 21:41

MettÇK hepsini okuduysan ben bırakıcam BB yi karsim :):)

Kullanıcı avatarı
MettÇK
VIP
VIP
Mesajlar: 1891
Kayıt: Haziran 6th 2013, 10:29

Mesajgönderen MettÇK » Eylül 15th 2013, 20:52

bırakma bırakma okumadım ne yalan söyleyim :) dün bunları yazarken kafa dağıtmaya çalışıyodum geçmişteki konuları falan açtım bi şekilde bi sirkülasyon yaptım :) :)


“Vücut Geliştirme Makaleler” sayfasına dön

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir